Son günlerde televizyon, gazete, internet haberlerinde ilk konu 17 Aralık operasyonu(!)..Camianın devlet içinde oluşturduğu söylenen bir yapıdan bahsediliyor..Çocuklarını hizmet hareketinin organize ettiği dershanelere gönderenler programlarda ön saflarda yer alanlar, gittiği gezilerde gezdiği okulların faaliyetlerinden hayranlıkla bahsedenler, kimse yokmu derneğinin başta doğu-güneydoğu da yaptığı işleri anlata anlata bitiremeyenler bakıyorsunuz birden “ama”lı “fakat”lı konuşmaya başladı. İnternette şöyle bir arama yapsanız hizmet hareketi hakkında onlarca yazı yazanlar şimdi “Vurun Camia”ya naraları atıyor.

17 Aralıkta bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturması başladı. İçinde bazı bakan çocuklarının ve işadamlarının da geçtiği büyük bir soruşturma. Kim bilebilirdiki bu soruşturma bir devlet krizine dönüşecek, yargı bu kadar baskı ile işini yapamaz hale gelecek, Emniyet teşkilatı savrulup gidecek, demokratik veya muhafazakar görünen pek çok kalemin kudretin ışıltılarıyla gözleri kamaşacak ve uzayıp giden daha neler neler..Peki gerçekte neler oluyor..Türkiye ve liderini bir derin yapı nasıl bir oyunun içine çekiyor..

Türkiye son dönemde özellikle son bir-iki yıla kadar attığı adımlarla hem bölgesinde hem dünyada kendisinden söz ettirmeye başlamıştı. Bu durum elbette uzun zamandır lider ve çevresini sarmış derin kadroların efendilerini oldukça rahatsız etmişti..Bu durumu tersine çevirecek bir hamleye ihtiyaçları vardı. Hükümetin içinde uzun zamandır kendisini gizlemiş ve lidere yakın bazı isimler üzerinden bir söylem geliştirildi. Camia çok ciddi güçlendi. Ak parti tabanında kayma var bu engellenmezse çok ciddi problemler ortaya çıkabilir.. Bunu yenişafak gazetesinde yazmaya başlayan Ahmet Taşgetiren şöyle ifade ediyor. “Öyle anlıyorum ki Cemaat’in çıkışı bir güç olarak görüldü. Acaba Cemaat’in çıkışı Ak Parti’nin muhafazakar tabanında bir çatlama meydana getirir mi? Ciddi bir zaaf oluşturur mu diye düşünüldü”.( http://yenisafak.com.tr/roportaj-haber/gaflet-degilse-adi-ihanettir-29.12.2013-598263)..Bu söylemleri geliştirenler Liderin zaaflarını çok iyi tahlil etmiş ve ona gore yeni stratejiler geliştirmiş çok profesyonel bir kadroyu devreye soktular. Acele etmeden yavaş yavaş yol almayı esas edinmiş sabırlı bir yapıdan söz ediyorum..Bazı tarihciler Osmanlı padişahlarının çoğunun zehirlenerek öldürüldüğünü söylerler. Bu yapılırken yaş Acıbademin bir türünün çekirdeğinin içi kullanılırmış. Toz haline getirilen bu malzeme yemeklere lezzet katan baharatlarla birlikte yemeklere katılırmış. İçinde az miktarda siyanür bulunduran bu madde ile vücuda siyanür girişi sağlanırmış. Vücuda alınan siyanür iki sene vücutta kalırmış. Bilindiği gibi vücutta biriken siyanür belirli bir orana ulaşınca da ölümle neticelenir. Tıpkı bunun gibi yavaş yavaş ve ölçülü olarak lideri fikren zehirleyen bir süreç yaşandı. Ben çok iyi hatırlıyorum Usta! henüz başbakan olmamıştı. Belkide ilk grup konuşmalarından biriydi. 20 dakika kadar konuşmasını ve bu sure zarfında 21 defa alkışlanmasını köşesine taşıyan bir yazar şu soruyu sormuştu. “20 dakikada 21 defa alkışlanan bir insan hata yaptığını nasıl fark edebilir”.

Peki bu ekip kimin için çalışıyor..ihtimal sınır komşumuzun derin yapıları için. Tarih boyu problemler yaşadığımız bu ülke için hükümet neden bütün dünyayı karşısına alıyor..Bunun için neden içerde sivil toplumun üzerine yürüyor..  Lider “Siz islam dünyasının alternatifsiz tek liderisiniz..” sözleri ile nefsini okşayan etrafındaki halkanın kurbanımı oluyor. Yoksa “dünya krizde biz IMF”ye borçları bitiren hükümet olarak ihtiyaç durumunda kullanmak üzere İranın paralarının halkbankasında tutalım” diyenleremi aldandı. Yahut “Efendim bir cami hocası nasıl sizin gibi bir lideri gölgesinde bırakabilir..Sizki…..Bu camianın yaptıklarının alasını  yaparsınız..Türkçe olimpiyatlarını neden biz yapmayalım..Dünyanın dört bir tarafında neden biz okul açmayalım..Ev, yurt dediğiniz ne ki ?..Bir vakıf kurarsınız başınada Bilal”i geçirirsiniz pek ala olur” şeklinde söylenen sözleremi kandı bilemiyorum ancak gelinen nokta çok vahim..

Bu ve benzeri motivasyonlarla lideri öyle bir noktaya getirdiler ki geriye adım atması zor görünüyor..Belkide lider yaptığı yanlışın farkına vardı ama geri adım atsa daha kötü sonuçlar ortaya çıkacak korkusuyla dönüş yapamıyor yoksa hangi siyasi mantık ;

– İlk olarak Sünni Türkiye üzerinde operasyon üzerine operasyon düzenleyen,

-Alevi vatandaşlarımızı gizli-açık bir şekilde kendi saflarına çekme hamleleri yapan,

-Yıllarca PJAK ile anlaşarak Türkiyeye karşı savaştıran şimdi de çözüm sürecinde bile Irak kürdistan bölgesinde Kasım Süleymani (İran istihbaratında üst düzey görevli, özel birliklerin komutanı ve Dini liderin özel temsilcisi) ile kandili tekrar savaşa ikna etmeye çalışan,

-Suriyede Esat rejimine açıktan destek vererek on binlerce insanın katledilmesinde aktif görev alan,

-Türkiyeye karşı mücadele veren neredeyse yasadışı tüm örgütlere maddi desteğini esirgemeyen bir ülkeye sınırsız destek vermeyi makul gösterebilir.

Liderin son ABD ziyareti sonrası görüştüğüm bazı arkadaşlar o tarihlerde şunları söylemişlerdi. “ABD bürokrasisini yakından takip edenler bilirler..Bir Başkan beyaz sarayda bu kadar görkemli karşılanıyor ve ağırlanıyorsa kesinlikle o başkan ve ülkesiyle ilgili yeni bir süreç başlayacaktır. Ya yeni tavizler isteyecekler veya o isim gidecek.” O zaman çok anlamadığım bu sözleri şimdi daha iyi anlıyorum. Hasan Ruhani ile İran dünya kamuoyu önünde imaj tazelemeye başladı. Yanlış işlerin içine çekilen Lider ve çevresi üzerinden Türkiyenin ismi lekelenmeye çalışılıyor. Sünni İslama karşı alerjisi olan bir derin kadro ilay-I kelimetullah düşüncesi olmayan, müslümanlar içinde fitne unsure olan, humus, muta vb şekillerde dünya nimetlerine çok açık bir şii iran yeniden güçlü bir şekilde destekleniyor..Ambargo sürecinde 4.5 milyar dolar iran parasının serbest bırakılması için BM”yi toplayan merkezlerin milyarlarca dolarlık paranın Türkiye üzerinden Halkbank eliyle İran”a girmesine şimdiye kadar ses çıkarmamaları normal değildir. Dünya kamuoyunda Türkiyenin Suriyede savaşan El kaide bağlantılı El Nusra cephesine destek verdiğine dair haberler ve yorumlar ardı ardına gelmeye başladı.. İran ambargosu oldukça gevşetildi. Reza Zarrabın “Reisim” dediği Zencani gözaltına alındı haberleri geldi. Hasan Ruhani gayri meşru ticarete müsaade etmeyeceklerini duyurdu..Bütün bunları alt alta toplayınca Türkiyenin ortadoğuya inmesini istemeyen derin merkezlerin  Şii hilalini destekleyecek şekilde manevralar yapmaları üzerinde düşünmeye değer gelişmelerdir.  Dönelim başa 17 Aralıkta ortaya çıkan tablo vahimdir. Yolsuzluk ve Rüşvet dosyalarının içinde az dahi olsa gerçeklikler varsa mutlaka sonuna kadar gidilmelidir. Başbakanı çok iyi bilen derin kadronun “Bakanımı da onların çocuklarını da yedirmem” diyeceğini çok iyi biliyorlardı. Her türlü alternatife karşı hazırlıklı olduklarına eminim..Bu süreç nasıl tersine döner bilemem ? Başbakanın devleti ciddi bir krizin içine çektiğini, her konuşmasında düşman, çete, örgüt diyerek üzerine yürüdüğünü üzüntüyle görüyoruz. Attığı yanlış adımlarla bir noktaya gelen Liderin eliyle hem Türkiyeye ekonomik olarak kayıplar yaşatılıyor hem devlet mekanizması zorlanarak işlemesi engelleniyor hemde başbakanın eliyle 170 ülkede eğitim faaliyetleri yürüten ve Anadolunun o enfes değerlerini dünyaya taşıyan bir hareket karalanarak kirletiliyor. Böylesi bir oyun ancak Acem oyunu olabilir. Peki ne yapılmalı..Ahmet hakanın dediği gibi Başbakanın 2 gün konuşma yapmadan aklı selim ile olup biteni düşünmeli. Etrafında elpençe duran insanların sözlerine ve hayatlarına dikkatlice bakmalı. Bir milletin geleceği adına hatadan dönme erdemini gösterebilmeli..Camiaya seslenerek içinizdeki yanlış adamları tasfiye edin telkinlerinde bulunurken kendi yanındaki yanlış yapanları korumaya almamalı. yoksa Acem(i)ce hazırlanmış bu oyunda şah mat yapmalarından korkulur..